11 Şubat 2018 Pazar





EDİRNE



edirne yazısı ile ilgili görsel sonucu


İSTANBUL'DAN EDİRNE'YE

      İstanbul'dan Edirne'ye seyahat etmek için hafta sonu oldukça yeterli bir zaman dilimi.
Biz cumartesi günü sabahı çıktık yola. Kahvaltımızı evde yaparak öğle yemeğinde sıcak tava ciğerinin hayaliyle düştük yollara.


 Yaklaşık 3 saat süren yolculuğumuzun sonunda Edirne'deydik.

Önceden rezervasyonla yerimizi ayırtığımız Trakya City Hotel'e yerleştik.  Otel şehrin tam merkezinde ve hizmet kalitesine göre fiyatı gayet uygun. Ayrıca önünde ücretsiz otoparkı da var.

      Biz odamıza eşyalarımızı bıraktıktan sonra soluğu otele 15 dakika uzaklıkta olan "Aydın Tava Ciğer " de aldık.

 Ciğercinin önünde sıralanmış insan kalabalığı görürseniz ürkmeyin çünkü sıra hızlıca ilerliyor ve ciğercinin çalışanları bir an önce yemeğinizi yemeniz için çabalıyorlar.

      Biz havanın ılıklığını değerlendirmek adına dışarıda yemeği kabul ettik ve sıra beklemeden oturduk ve kısa sürede kıtır kıtır yaca ciğerlerimizi ve yanında ikram edilen kızarmış kuru biberlerimizi ve acı biber sosumuzu yemeğe koyulduk.

      Yemeğimizi bitirip gezmeye hazırlanırken gözümüz hemen yan dükkandaki "Tatlı Konağı" tabelasına ilişti. vitrindeki taze peynir ve kemalpaşa tatlılarını da görünce ziyaret etmeden geçemedik. Burada tahinli ve kaymaklı kemal paşa tatlılarımızı yedikten sonra bulunduğumuz yere 15 dakika uzaklıkta olan heybetli Selimiye Camii'ne yürümeye başladık. Yolumuzun üzerinde bulunan "Eski Camii"yi de ziyaret etmeyi ihmal etmedik.




   Selimiye Camii'ne vardığınızda Camii'nin önündeki güvercinlere yem atabilir ve camiiyi ziyaret etmeden önce hemen altında yer alan Selimiye Arastası'na girebilirsiniz. Biz de öyle yaptık.
      Selimiye Arastası içerisinde tarihi eşyalar satan küçük esnafların olduğu tarihi bir çarşı. Çarşıda gezip size Edrine'yi hatırlatacak bir kaç hediyelik eşya satın aldıktan sonra hiç çarşıdan çıkmadan içerideki merdivenler ile Selimiye Camii'nin avlusuna çıakbiliyorsunuz.
     Camii'nin avlusuna geldiğinizde camiinin heybeti başınızı döndürmeye başlıyor.
İçeri girdiğinizde ise başınızı yukarı kaldırdığınızda dünyanın en büyük kubbesi ile göz göze geliyorsunuz. İçeride tam ortada bir şadırvan var şadırvanın ayaklarında birinde ters bir lale yer alıyor. Bu lalenin bir hikayesi var. Biz gezerken gördüğümüz topluluğa yanaştığımızda uzun yıllar camiinin imamlığını yapan amcanın Ters Lale ile ilgili olan hikayesine kulak misafiri oluyoruz.
Hikaye şöyle anlatılıyor:
     Rivayete göre, caminin inşa edileceği alan önceden bir lale bahçesidir. Ancak bahçenin sahibi burayı satmak istememiştir.En sonunda camiye bir lale motifi konulması şartıyla arsayı satmıştır.Mimar Sinan da lale motifini "ters" olarak yapmıştır.Lale motifi bu arsada bir lale bahçesi olduğunu, ters olması ise sahibinin tersliğini temsil etmektedir.
      Camii'den çıkınca bahçesinde yer alan "Türk ve İslam Eserleri Müzesi" ni ziyaret etmeyi sakın atlamayın. Müzede Mimar Sinan'ın bal mumu heykeli, el yazması Kur'an gibi sizi etki altında bırakacak bir çok eser mevcut.

Buradan çıktığınızda ise tam karşınızda yer alan kapıdan Camii'yi terk ediyorsunuz. Camii'nin hemen dışında bir açık hava müzesi göreceksiniz. Burası eski zamanlardan kalma mezar taşlarının sergilendiği bir yer. Girişteki bilgilendirici yazıyı okuduğunuzda mezar taşlarının üzerinin başlık şeklinde yapıldığını ve bu başlıkların ölen kişinin mesleğinden izler taşıdığını öğreneceksiniz.
     Bu müzenin diğer kapısından çıktığınızda ise karşınıza "Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ni göreceksiniz. Burada eski Trak Uygarlığından tutunda Osmanlı'ya kadar bir çok zamanda izler karşınıza çıkacak.
      Biz müze gezmekten yorulunca soluğu yine şehir merkezinde aldık. Meydandaki kahvelerden birine oturarak çay ve kahve molası verdikten sonra Edirne'deki diğer tarihi eserleri ziyaret etmek için arabamıza atlayarak yola çıktık.
   İlk Durağımız  Meriç Köprüsü üzerinden geçerek gittiğimiz   "Sultan II. Beyazıt Külliyesi ve Sağlık Müzesi" oldu. Önceden şifahane ve ruh ve sinir hastalıklarının tedavisi olarak kullanılan külliyede, zamanında hangi alandaki hastalıkları tedavi etmek için kullanılmışsa hepsi mankenler kullanılarak canlandırılmış. Her  birim ile ilgili bilgiler duvarlara ayrı ayrı ve açıklayıcı olarak asılmış. Yan biriminde de öğrencilerin eğitim aldıkları yerler var. Oralarda da mankenlerle ziyaretçilerin gözünde külliyenin nasıl kullanıldığı canlandırılmaya çalışılmış.  Bilgi edinerek müzeyi gezmek isterseniz 2-3 saatinizi ayırmanızı tavsiye ederim.

2. beyazıt külliyesi ile ilgili görsel sonucuSağlık Müzesi'nden çıkıp yolunuza devam ettiğinizde ise karşımızda Mimar Sinan tarafından yapılan, Adalet Kasrı Kulesi çıkıyor.Fakat bu yalnızca bir kule ve içine girilmesine müsâde edilmiyor. Hemen bitişiğinde bulunan Fatih Köprüsü ile güzel bir görüntü oluşturuyor. 
Yanında bulunan tarihi yer ise Balkan Şehitliği. Civarında bulunan stadyum Kırkpınar Güreş Stadyumu ve Edirne'ye özgü yağlı güreşlerin yapılması için kullanılıyormuş.
       Bu kadar tarihi yeri bir günde gezince haliyle yorulduk ve dinlenmek üzere odamıza çekildik.
tunca nehri hanedan restaurant ile ilgili görsel sonucuArdından akşam yemeği için rezervasyon yaptırdığımız Tunca Nehri Kıyısındaki "Hanedan Restoran" a gitmek üzere yola çıktık. Cumartesi akşamı canlı müziğinde olduğu mekanda kırmızı et ağırlıklı menüden, meze ve yemek siparişlerimiz ile keyifli bir akşam geçirdik.
      Sabah uyandığımızda menemenli bir kahvaltı yapmak istediğimiz için soluğu merkezde bulunan Mola Kafe'de aldık. Zengin çeşitleri ile salaş ve uygun bir yerdi. Hemen yanında bulunan Tadım Kafe ise yine Edirne'de kahvaltı yapılacak ünlü yerlerden biri.
     Kahvaltıdan sonra Edirne'nin merkezindeki üç tarihi camiinin arasındaki sokaklarda ve Saraçlar Caddesi'nde gezindikten sonra başlayan yağmurun da etkisiyle arabamıza atlıyor ve Edirne'deki son görmek istediğimiz yer olan "Karaağaç" a gidiyoruz.
karaağaç edirne ile ilgili görsel sonucu

Ağaçlı caddeleri ve sakin sokaklarıyla bizi karşılayan Karaağaç'a hayran kalıyoruz. Tarihi tren istasyonunu da yanından geçip gördükten sonra Meriç Nehri kıyısındaki pirinç tarlalarına paralel devam ediyoruz.
      Edirne'den ayrılmadan son bir kez daha "Aydın Tava Ciğer" de karnımızı doyurmak istediğimizden; pazar günü tek açık şubesi  "Margi Outlet"te olduğundan rotamızı oraya çiziyoruz.
Yemek yedikten sonra geldiğimiz yollardan İstanbul'a doğru dönüş yolculuğuna başlıyoruz.